I don’t recall the day when I first saw the sun.”
Bavullara Sığmaya Çalışan Yaşamlar
I don’t recall the day when I first saw the sun.”
“If I can stop one heart from breaking,
I shall not live in vain;
If I can ease one life the aching,
Or cool one pain,
Or help one fainting robin
Unto his nest again,
I shall not live in vain.”
– Emily Dickinson
“Eğer engel olabilirsem kırılmasına bir kalbin,
Beyhude yaşamış olmayacağım;
Eğer hafifletebilirsem ağrısını bir yaşamın,
Yatıştırabilirsem bir acıyı,
Ya da yetişebilirsem yardımına bir ardıç kuşunun
Ulaşması için yuvasına yeniden,
Beyhude yaşamış olmayacağım.” *
*Çeviri: Büşra Ay
6.
Evet, işte :
Yaşadıklarımız
öldürdüklerimizdir.
Başka türlü nasıl olsundu ki : bir belirli yaşam
anında gerçekleştirilen, yaşar kılınan bir şey,
o anın geçip gidişiyle, yokolmak üzere varedilmiş
olmaz mı?
Bir belirli anda yaşanan,
o anın geçiciliği yoluyla,
ölüme teslim edilir.
Her yaşanan geçicidir;
her yaşayan, ölümlü…
Ölüm de, öyleyse, yaşayanın geçiciliğidir.
– Ama, demek ki, ancak yaşamış olan ölebilir :
Öyleyse, ölen, yaşamış olandır – yaşayan da,
ölecek olan; yani, yaşayan – – öyleyse, işte,
ölüm, yaşamdır.
Yaşam ne denli ölümse,
ölüm de o denli yaşamdır.
Ölen, çünkü, ancak yaşamışsa ölebilir –
ancak yaşamış olan ölebilir; ve tersi –
ancak ölmüş olan yaşayabilir…
Öyleyse,
öldüklerimiz de, hep yaşadıklarımızdır
– nasıl, yaşadıklarımız, hep,
öldürdüklerimizse…
Neyi ki yaşarız, onu ölürüz
– öldüğümüz de, hep, yaşadığımızdır.
Oruç Aruoba (” ÖLÜM (de) ” / de ki işte)